Kültürle yazılan bir destek hikâyesi

Binlerce yıllık mozaiklerin gölgesinde, tarihle bugünü buluşturan bir yolculuk. Türkiye İş Bankası’ndan Muzalar Evi’ne koruma desteği sürüyor. Zeugma antik kentinde, Muzalar Evi’nin taşlarında sabrın, bilimin ve kültürel sorumluluğun izini sürdük.

Bir Ekim öğleden sonrası Gaziantep Büyükşehir Belediye Başkanı Fatma Şahin, Türkiye İş Bankası Genel Müdür Yardımcısı Suat Sözen, İş Sanat Genel Müdürü Zuhal Üreten ve basın mensuplarıyla birlikte Gaziantep’in Nizip ilçesindeydik. Fırat kıyısında, güneşin taş duvarlara vurduğu saatlerde, binlerce yılın sessizliğini dinliyorduk. Zeugma antik kentinde, Roma’nın doğuya açılan penceresinde, Muzalar Evi’nde insanın kalıcılık arayışının taşlaşmış hâliyle karşı karşıyaydık. Tarihin içindeydik. Her mozaik parçası bir nefes, her fresk izi bir hatıraydı. Gözlerimiz yerdeki taşlarda, kulaklarımız rüzgârın fısıltısındaydı. Rehberimiz, Kazı Başkanı Prof. Dr. Kutalmış Görkay’dı. Muzalar Evi’ni yıllar boyunca adım adım kazmış, her katmanını anlamış bir bilgenin sabrıyla anlatıyordu. Çünkü, içinde bulunduğumuz Muzalar Evi yalnızca bir Roma konutu değil; taş, ışık ve hayal gücüyle yazılmış bir mekândı.

Fırat’ın aynasında bir uygarlık

Zeugma, Doğu ile Batı’nın, şiirle taşın, bilgiyle sanatın birleştiği bir eşik. Muzalar Evi, Roma döneminin en iyi korunmuş konutlarından biri. Adını klasik Yunan kültüründeki dokuz esin perisinden alıyor. Her biri insanın üretme, anlatma, anlamlandırma arzusunun sembolü: Lirik şiirin, tarihin, müziğin, astronominin, felsefenin ilhamları…

2012-2019 yılları arasında Türkiye İş Bankası’nın katkılarıyla sürdürülen kazılarda, 938 eser gün yüzüne çıkarıldı. O eserler bugün Gaziantep Arkeoloji Müzesi’nde geçmişin sesini bugüne taşıyorlar. Ancak hikâye yalnız kazıyla bitmedi. Muzalar Evi’nin mozaikleri ve freskleri, dış etkenlerden korunmaları ve ziyaretçilerin rahatlıkla gezebilmeleri için özel bir korugan yapının içine alındı. Gaziantep Valiliği tarafından, Türkiye İş Bankası’nın desteğiyle inşa edilen bu yapı, yalnız taşları değil, bir bilinci de koruyor: Kültürel mirasa sahip çıkmak.

Zaman geçiyor, Zeugma’ya yavaş yavaş akşam iniyordu; Fırat’ın suları bakır rengine dönmüş, gölgeler mozaiklerin üzerine düşmüştü.

Klasik Yunan kültüründeki dokuz esin perisi. Zeugma Kazı Başkanlığı, Photo Credit: Gücügür Görkay

“Kadim bir geçmişin sessiz tanıkları…”

Ziyaretin ardından çaylarımızı içerken Suat Sözen konuştu:
Sözleri, sadece bir yöneticinin açıklaması değil, kültürel bir sorumluluğun ifadesiydi:

“Farklı kültürlerin buluştuğu, değişik uygarlıkların birikimlerinin birer tanığı olan arkeolojik zenginliklerin bugünkü nesillere ulaştırılması ve korunarak geleceğe aktarılabilmesi büyük bir önem taşıyor. Yoğun emek ve çabayla, istikrarla ve sabırla yürütülmesi gereken bu çalışmalar ancak desteklemesi durumunda uzun soluklu ve sürdürülebilir bir şekilde devam edebilir, ortaya çıkan değerler korunarak geleceğe taşınabilir. Biz de Muzalar Evi’ndeki kazıların ardından buranın korunmasına yönelik de sorumluluk hissettik ve korugan yapının inşasına destek olduk. Korugan yapı sayesinde Muzalar Evi hem dış etkenlerden korunacak hem de ziyaretçiler burayı rahatlıkla gezebilecek, daha çok yerli ve yabancı turistin tur rotasına dahil olabilecek.”

Antik kentlerde gerçekleştirilen kazılardaki bilimsel ilerlemelere bakıldığında ülkemizin dünya mirasına sunduğu ve sunacağı çok büyük bir zenginliğe sahip olduğunun her seferinde yeniden görüldüğünü ifade eden Sözen, “Kadim bir geçmişin sessiz tanıkları olan antik kentlerden arkeolojik mirasımızı daha güçlü biçimde ortaya koyan pek çok yeni eser ve bilgi çıkarılıyor” diye sözlerine devam etti.

Bu sözler, arkeolojinin yalnızca taşla, toprakla değil; vizyonla da yürütüldüğünü hatırlattı bana. Kazıya kazma değil, sabır gerekir. Sabra da inanç… İnanca da kültür bilinci.

2000 yıllık bir ev

Prof. Dr. Kutalmış Görkay da değişik medeniyetlerin buluştuğu bir coğrafyada yer alan, Doğu ve Batı kültürlerinin kaynaştığı, yeni sentezlerin ortaya çıktığı bir kent olan Zeugma’da uygarlıkların izlerini, geride bıraktıklarını, en önemlisi de onların gerçek hikayelerini arkeolojik çalışmalarla anlamaya çalıştıklarını vurguladı.

Muzalar Evi’nin zengin mimari dekorasyonu, iyi korunmuş mozaik ve freskleriyle Zeugma’daki en önemli Roma konutu örneklerinden biri olarak gösterildiğini belirten Prof. Dr. Görkay, Muzalar Evi’nde yaptıkları kazı çalışmalarında ortaya çıkan bulguların mozaik tarihini değiştirdiğini, Muzalar Evi’nin tasarımının büyük ihtimalle MS. 1. yüzyıl sonu 2. yüzyılın başlarında gerçekleştiğini tahmin ettiklerini ifade etti.

İç dekorasyonunun önemli kısmının MS 2. yüzyıl başlarında, büyük olasılıkla İmparator Hadrian Dönemi veya hemen sonrasında tamamlandığını söyleyen Kutalmış Hoca, evleri ve avluları süsleyen mozaiklerin ve duvar resimlerinin dönemin sosyal hayatı konusunda pek çok ipucu verdiğini anlattı.

Bugün o mozaiklerin önünde durmak, bir uygarlığın kalp atışlarını dinlemek gibi.
Her taşın, her renk geçişinin bir anlamı var; kimi yerde bir müzik notası, kimi yerde bir dua, kimi yerde bir gülüş.

Kazı Başkanı Prof. Dr. Kutalmış Görkay. Zeugma Kazı Başkanlığı, Photo Credit: Gücügür Görkay

Bilimin ve zamanın sofrası

Gezinin ardından akşam, Gaziantep’in taş sokaklarındaki tarihi bir handa sofraya oturduk. Yanımda yine Hoca vardı. Gün boyu kazı alanında gördüklerimiz şimdi sözle yeniden canlanıyor, sohbetimiz öğrenme merakımı tetikleyen yeni bilgilerle derinleşiyordu…

Koruma bir kültürdür

Türkiye İş Bankası’nın arkeolojiye desteği yalnızca Zeugma ile sınırlı değil.
Aydın’daki Nysa, Muğla’daki Stratonikeia, Denizli’deki Tripolis ve Laodikeia, İzmir’deki Teos, Antalya’daki Patara… Hepsi bu kültür zincirinin halkaları.
1985’ten bu yana Kırşehir Kaman’da kazı yapan Japon Anadolu Arkeoloji Enstitüsü’ne sağlanan katkılar da bu anlayışın başka bir göstergesi.

Banka ayrıca, kazı başkanlarının kaleme aldığı bilimsel kitapları da yayımlıyor: Zeugma, Patara, Teos, Nysa, Stratonikeia… Hepsi, taşların altındaki sessizliği yazıya dökmek, bilim insanlarının emeğini gelecek kuşaklara aktarmak için.

Zamanın aynasında

Gecenin sonunda, sofradan kalkarken Kutalmış Hoca’ya “zamanın nabzını taşta tutmak kolay değil; Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından yürütülen kazılarda size, ekibinize, destek veren herkese çok şey borçluyuz” dedim…

Evet, sonsuz bir saygı beslediğim arkeoloji dünyasının üyelerine ne kadar teşekkür etsek az. Güzel haber, Muzalar Evi’nde hem mozaikleri dış etkenlerden koruyacak hem de ziyaretçilerin rahatlıkla gezebilmesini sağlayacak olan korugan yapının bulunduğu alan yakında ziyarete açılacak. Fırat’ın kıyısında yükselen korugan yapının gölgesinde, geçmişle geleceğin birbirine değdiği noktayı herkes yaşayabilecek. Çünkü, orası yalnızca Roma’nın değil, bizim de hikâyemizi anlatıyor. Çünkü bu topraklarda her şey, sabırla yeniden doğuyor ve her kazı, insanın kendini bulma yolculuğunun bir durağı aslında.

 

Kaynak: Ekonomim

Başa dön tuşu